7 Şubat 2017 Salı

MUÇEP MİLAS TOPLANTISI


5 Şubat 2017’de Milas’da 110 kişinin katılımı ile gerçekleşen  3. MUÇEP toplantısına, sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra;  vatandaşlar, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Muğla Büyükşehir Belediyesi İmar Komisyonu Başkanı ve meclis üyesi Enver Tuna katılarak, Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon da mesajları  ile destek verdiler.  Yatağan’ın Turgut Köyü’nden katılan  bir kadın vatandaş da, yöresinde yaşanan çevre sorunlarına çözüm üretmesi için MUÇEP’e başvurması da, platformun güvenirliliği ve farkındalığı için önemli bir veri idi.



MUÇEP SONUÇ BİLDİRGESİ

05.02.2017/MİLAS

Çevre ve  Şehircilik Bakanlığı tarafından ““Muğla 4 Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu” adı altında hazırlanan ve yerel yönetimin dışında, hiçbir sivil toplum örgütü ve yöre halkı ile paylaşılmayan bu çalışmanın, bu haliyle kabul edilemez olduğu bir kez daha vurgulanmıştır. Muğla’yı ve Türkiye Genelinde tarım alanlarını, köyleri, koyları, sulak alanları, ormanları , özetle tüm doğal yaşam alanlarını tehdit eden bu projenin yanı sıra, ardı ardına başka  kararlar da yayınlanmaktadır. Bunlar: Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonunun;  Doğal Sit Alanlarında Rüzgâr Enerjisi Santralleri, Doğal Sit Alanları Koruma ve Kullanma Koşulları, Doğal Sit Alanlarında Güneş Enerjisi Santrali (GES) İlke Kararları, Koruma Amaçlı İmar Planlarına İlişkin Yönetmelik Değişikliği ve  Aydın-Muğla-Denizli Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği, Tarıma Elverişli Durumdaki 141 Bölgenin Büyük Ova Koruma Alanı Olarak Belirlendiği Kararları. Bunlar takip etmeye çalıştığımız kararlardır. Son derece hızla gelişen bu süreç endişelerimizi daha da artırmakta olup ilgili kararları yakın takip etme ilkesi benimsenmiştir.

Bu endişemizi haklı çıkaran somut bir örnek de, Gökova’nın en güzel koylarından biri olan Okluk Koyu’nda mütevazi Cumhurbaşkanlığı Konutu’nun yıkılarak, yeni bir yapılaşmanın başlamasıdır. Yapılacak konut mudur, konutlar mıdır, tesisler midir, oteller midir, yollar mı yapılmaktadır? Öylesine endişe vericidir ki, karadan veya denizden inşaat çalışmalarını izlemek mümkün değildir, nöbetçiler kimsenin geçmesine izin vermemektedir.  Yani şeffaflık yoktur.  MUÇEP olarak, bu gelişmenin takipçisi olunacaktır.

Bütün bu gelişmelerden bilgi edinmek amacı ile, Muğla Çevre Şehircilik Müdürlüğü ve Muğla Orman Bölge Müdürlüğü , Marmaris Belediyesi ile görüşülecektir.  Yerel yöneticiler, kamu yöneticileri, ayırımsız siyasi parti temsilcileri, milletvekilleri ile  platformun görüşleri doğrultusunda görüşmeler yapılacaktır.

Muğla’da eşsiz ormanların, bakir koyların denizlerin betonlaştırılmasına neden olacak bu  ““Muğla 4 Mevsim Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporu” nu hazırlayan profesörlere açık çağrıda bulunarak “Henüz vakit varken Türkiye’nin göreceği en büyük doğa tahribatı hazırlığından imzanızı çekin!” diyerek, internet ortamında bir imza kampanyası başlatılacaktır. Getirilen doğal sit derecelendirme değişikliği ile bakan düzeyinde imza konulmuş uluslararası sözleşmelerin, Bakanlar Kurulu kararı ile onanmış “Özel Çevre Koruma Bölgeleri” düzenlemelerinin fiilen aşılmaya çalışılmasına göz yummak, yarınlarımıza, çocuklarımıza ve tüm canlılara ihanet olacaktır.
MUÇEP,  oluşturduğu  komisyonlar aracılığı ile süreci takip etmeye devam etmekle kalmayarak;  süreci toplumun, doğanın yararına yönlendirme anlamında her türlü çözümü üretmeye de devam edecektir.


e-posta : mugla-cevre-platformu@gmail.com
twitter :  twitter.com/muglacep
web:  muglacep.blogspot.com

fb sayfa: facebook.com/muglacevreplatformu

6 Şubat 2017 Pazartesi

"Sakin" olun, burası Akyaka !...



Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği “Ekolojik Temelli  Bilimsel Proje Araştırmaları” sonucunda hazırladığı yeni sit alanları önerisi ile getirilen değişiklikleri kısaca özetledikten sonra Gökova ve Akyaka özelinde biraz daha ayrıntılı irdelemek istiyoruz.

Yürürlükte olan  I., II. ve III. Derece Sit tanımları yerine kesin yapı yasağının getirildiği “Kesin Korunacak Hassas Alanlar”, çadır kampı, bungalov ve günübirlik faaliyetlerin yapılabildiği “Nitelikli Koruma Alanları” ve turizm ve yerleşimlere izin verilen "Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanları”  tanımları getiriliyor. Gerçekten "ekolojik" temelli bir çalışmadan beklenen; günübirlik tesislerin yapılabildiği mevcut I. Derece Sit Alanlarının Kesin Korunacak Hassas Alanlara dönüştürülerek yapılaşmanın tamamen önüne geçilmesi olurdu. Ne yazık ki böyle yapılmıyor; I. Derece Sit Alanı olan yerlerin çok önemli bir bölümü “Nitelikli Koruma” veya “Sürdürülebilir Koruma” statülerine “düşürülüyor” veya tamamen doğal koruma statüsünden çıkarılıyor. Mevcut I. Derece Sit'e göre daha korumacı bir tanım getirilerek sanki tüm hassas koruma alanlarının bu sınıfa alınacağı algısı yaratılıyor ama aslında çok küçük bir bölümü için bu yapılıyor. I. Derece Sit Alanı içinde olan alanların büyük bölümü yapılaşmanın öngörüldüğü yeni kategorilere geçiriliyor, ya da tamamen koruma dışı bırakılıyor.

Eğer bu planlar onaylanırsa, özel çevre koruma bölgelerinde rantın ve talanın önü açılacak. Ekolojik bakış açısı olmayan, doğayı yalnızca "ekonomik" değer olarak gören, merkeziyetçi yönetim anlayışları nedeni ile hızla tüketilmekte olan doğal zenginliklerimize en büyük darbe vurulmuş olacak. Çok az sayıda kalan kimliğini koruyabilmiş kentler, "sakin kentler" de hızla kimliklerini yitirme sürecine girecek. 

Şimdi ülke genelinde ortaya çıkacak ekolojik yıkımın büyüklüğü hakkında fikir vermesi için Gökova örneğine bakalım: Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB)nin yaklaşık ¾’ü I. Derece Sit Alanı olmaktan çıkarılıyor !  Kıyılar ve körfeze bakan yamaçlar imara açılıyor. Ormanlar, zeytinlikler, sulak alanlar, tarım alanları betonlaşma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Daha önce yapılmış birçok bilimsel çalışma ile tespit edilmiş, envanterleri çıkarılmış endemik türlerle birlikte eko-turizm, mavi yolculuk,  arıcılık, zeytincilik, doğal tarım gibi birçok sektörün de çok olumsuz etkileneceğini söylemek zor değil.

Sakinkent Akyaka’yı da bu arada çok vahim gelişmeler bekliyor; Gökova ÖÇKB içinde yer alan Akyaka’nın koruma statüsü tamamen kaldırılıyor !  Akyaka sakinleri, doğal zenginlikleri, biyo-çeşitliliği, özgün mimariyi daha iyi koruyabilmek ve yüksek yaşam kalitesine ulaşabilmek umudu ile 2009 yılında referandum yaparak halkın %90' ının onaylaması ile Uluslararası Sakinkentler Birliği (Cittaslow) ‘ne başvurmuş ve 2011 yılında resmen Cittaslow olmuştu. Akyaka,  Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı Doğal Sit Alanlarının derecelerini yeniden düzenleyen tasarı ile halkın iradesi yok sayılarak hızlı kentleşmenin, betonlaşmanın kucağına itiliyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Akyaka için düşündüğü güzellik bu “Ekolojik Temelli Bilimsel Proje” ile sınırlı değil. Ula Belediye Başkanı Ümit Karaarslan’dan aldığımız bilgiye göre Bakanlık, Akyakalıların ruhu duymadan imar yoğunluğunu %10 arttıran bir imar planı değişiklik tasarısını da hazırlamış ve görüş almak için Belediye’ye göndermiş! Ula Belediyesi bu plan değişikliğine itiraz ettiği için değerlendirme süreci devam ediyor. 

Bu iki girişimi birlikte değerlendirdiğimizde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Akyaka'ya pek de "sakin" bakmadığını anlıyoruz.  Şöyle  açıklamaya çalışalım: ÖÇKB'lerde imar planı yapma yetkisi belediyelerde değil, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda. Halihazırda ÖÇKB içinde yer alan Akyaka için de durum böyledir. Eğer Akyaka’yı ÖÇKB dışına çıkaracak olan sit derecelerini değiştirme planı gerçekleşirse, Bakanlığın Akyaka’da planlama yetkisi kalkacak, bu yetki Belediye’ye geçecek. Bakanlığın bunu düşünerek işini sağlama aldığını, hala yetkisi varken yapılaşma yoğunluğunu arttıracak projesini de hızla yola koyduğunu anlıyoruz. Tüm bu planların, Akyakalıların benimsediği, Cittaslow logosunda olduğu gibi, "salyangoz üzerinde hareket eden kent" ile ifade edilen sürdürülebilir kent anlayışı ile bağdaşmadığı çok açık. Yalnızca Türkiye'de değil, dünyada çok az sayıdaki prestijli sakinkentlerden birisi olan Akyaka bu statüsüne veda etmek zorunda kalacak.

Olağanüstü doğal güzellikleri ile dünyanın göz bebeği olan Gökova Körfezi ve Akyaka'yı betonlaştıracak bu plan değişikliklerinin gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkacak olan resme bir bakalım: Akbük’ten Çamlı’ya kadar tüm kıyı alanının, geri planda yamaçların binalarla dolduğunu gözlerinizin önüne getirin.  Akyaka’yı, Akçapınar’ı, Gökova’yı ve Gökçe’yi birbirinden ayıramayacağınız şekilde ovanın binalarla dolduğunu düşünün. Sizi rahatlatacaksa bu binaların Çakırhan Mimarisi’ne uygun  yapıldığını da hayal edebilirsiniz. Ama şu gerçeği değiştirmiyor;  maalesef Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde mega bir kentin yolu açılıyor !

Gökova Bölgesinde  yavaşlıktan, sakinlikten, yaşam kalitesinden, korunmuş doğadan, deniz börülcesinden, su samurlarından, gri balıkçıllardan ve birçok endemik türün varlığından artık söz etmek mümkün olamayacak.  Şimdilerde Akyaka'ya yakıştırılan “cennet",“sakin" gibi sıfatlar, değerlerin hızla tüketilmesi ile birer ironiye dönüşecek. Gelecek kuşakların devraldıkları o yoz mirası, geçmişin zenginliği ile kıyasladıklarında atalarını pek saygı ile anmayacakları açıktır.
Akyaka'nın Cittaslow Referandumu

Referandumda Akyakalı çocuklar da gelecekleri için oy kullandılar
Bu olumsuz gelişmeler yalnızca Akyakalıların, bölge halkının başlarına gelecek olanın farkına varmaları ve tüm güçleri ile yaşam alanlarına sahip çıkmaları ile durdurulabilir. Muğla genelinde yaşanacak bu doğal yıkıma karşı duyarlı insanlar ve sivil toplum örgütleri bir araya geliyorlar, el ele veriyorlar. Muğla Çevre Platformu (MUÇEP)  böyle doğdu.  MUÇEP, tüm Muğla halkını yalnızca kendilerinin değil, çocuklarının, torunlarının da hakkı olan bu doğal zenginliklere sahip çıkmaya, bunları yok edecek kötü planları durdurmak için birlikte mücadele etmeye çağırıyor.

Gökova ÖÇKB’nin başka alanlarında neler planlandığına başka yazılarla devam edeceğiz.

Serdar Denktaş

1 Şubat 2017 Çarşamba

MUÇEP - Toplantı Duyurusu


Muğla Çevre Platformu'nun 3. Olağan Koordinasyon Toplantısı 5 Şubat 2017, Saat 12:00'de Milas'da yapılacaktır. İlgi duyan herkes davetlidir.
GÜNDEM:

EV SAHİBİNİN AÇILIŞ KONUŞMASI (5 dk.)

KOMİSYONLARIN SUNUMLARI (10’ar dakika)
        SEKRETERYA , BİLİM,  HUKUK,  MEDYA-HALKLA İLİŞKİLER

KOMİSYONLARA SORU VE CEVAPLAR  (10 dk)

MUÇEP’İN KARAR ALMA YÖNTEMİ ve İLKELERİNİN BELİRLENMESİ İÇİN GEÇİCİ “KILAVUZ HAZIRLAMA KOMİSYONU” OLUŞTURULMASI (10 dk)

ARA  (30 dk)

MUÇEP’İN YOL HARİTASINI BELİRLEME ÇALIŞMASI (60 dk)

GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR  (30 dk)

KAPANIŞ

TOPLANTI YERİ:  MİLAS NİKAH DAİRESİ, ATAPARK MİGROS ÜSTÜ
TOPLANTI SAATİ: 11.00 GİRİŞ VE KARŞILAMA (GÜNDEME BAŞLAMA: 12.00)
e-posta : mugla-cevre-platformu@gmail.com


31 Ocak 2017 Salı

Eko-Sistemleri “Tarımsal Sit” ilan ederek korumak mümkün mü?


Ülkemizde yıllardır yapılan ekolojik temelli çalışmaların ışığında bölgelerin flora ve fauna envanterleri çıkarılarak biyo-çeşitlilik, endemik türler ve nesli tükenme tehlikesinde olan türler belirlenmeye çalışılıyor. Şimdiye kadar tamamlanan çalışmaların sonucunda doğa koruma alanları belirlenmiş, bazı bölgeler de Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) ilan edilmiştir.

Gri Balıkçıl
Bugünlerde doğa koruma alanları ile ilgili olarak kamuoyunun endişe ile izlediği hızlı gelişmeler yaşanıyor. Yaklaşık iki ay önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın doğa koruma alanlarının koruma statülerini değiştiren tasarısı duyuldu. Henüz kesinleşmemiş bu tasarıya göre, ülke genelinde doğa koruma alanlarının önemli bölümünün koruma derecesi 1. Dereceden (yeni ismi ile "Kesin Korunacak Hassas Alanlar") 2. Dereceye (yeni ismi ile "Nitelikli Doğal Koruma Alanları") veya 3. Dereceye (yeni ismi ile "Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollu Kullanım Alanları") düşürülüyor, ya da tamamen kaldırılıyor.
Örümcek Kuşu

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın tasarısının kamuoyunu ayağa kaldırdığı bu süreçte, birkaç gün önce yeni bir gelişme daha yaşandı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın hazırladığı ve Bakanlar Kurulu'nun onayladığı karar ile ülke genelinde 141 tane ova Büyük Ova statüsüne alınarak “Tarımsal Sit” alanı ilan edildi. .  Şimdi iki Bakanlığın ayrı ayrı yaptığı düzenlemeleri Gökova özelinde birlikte irdeleyerek, sulak alanların akibetini anlamaya çalışalım. 

ÇŞB’nın plan değişikliği tasarısında, tamamı "kesin korunacak hassas alan" olan ÖÇK Bölgesi Gökova Ovası’nın büyük bölümünün koruma dışına çıkarılması ya da  "nitelikli doğal koruma" veya "sürdürülebilir koruma ve kontrollu kullanma" statüsüne düşürülmesi öngörülüyor. Şimdi de içinde yer alan tarım alanları, sulak alanlar, tuzcul alanlar, akarsu yatağı ve drenaj kanallarını ayırmaksızın ovanın tamamı Bakanlar Kurulu kararı ile “Tarımsal Sit”  ilan edildi.
İspinoz
Doğa koruma konusunda kafaların epeyce karışık olduğunu gösteren bu kararlara baktığımızda şunu görüyoruz:  Özel Çevre Koruma Kurumu'nun da paydaşı olduğu, 2009 yılında gerçekleştirilen Gökova Projesi’nin “Gökova İç Körfezinde Flora Fauna” isimli kitapçığında, Gökova biyotopları içinde sayılan flora ve fauna artık mutlak koruma gerekliliğinden çıkartılıyor ve “tarımsal sit” in insafına terk ediliyor. Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in Bakanlığın web sitesinde yaptığı açıklamayı okuduğumuzda da ovaların içinde yer alan eko-sistemlerin korunmasına dair hiçbir ışık göremiyoruz. Bakan şöyle diyor: Ova içindeki arazilerin tarım dışı amaçlı kullanılmayacağı kabulünden hareketle tarım arazilerinin spekülatif olarak yatırım amaçlı alınıp satılması önlenerek zorunlu olarak tarımsal üretimde kullanılması sağlanacaktır." Bu açıklamadan yoruma gerek bırakmayacak şekilde, kararın eskiden ekolojik öneme sahip olan ama artık tarımsal sit sınıfına devşirilen alanların ölüm fermanı anlamına geldiğini  anlıyoruz. Üzülerek belirtmek durumundayız ki, bu yeni düzenlemelerle karabatak, çamurçulluğu, kamış bülbülü, örümcekkuşu, kızılbaşlı örümcekkuşu, maskeli örümcekkuşu, keten kuşu, tarla çintesi, ispinoz, serçe, mahmuzlu kızkuşu, çeltikçi, çorak toygarı,  tepeli toygar, tarla kuşu, dikkuyruk, akkuyruk, sarıkuyruk, uzunbacak, kuzgun, orman düdükçünü, küçük kumkuşu, şahin, küçük halkalı cılıbıt, şahin, gri balıkçıl, çeltikçi, küçük akbalıkçıl gibi kuş türlerinin yaşam alanları artık tarım arazisi oluyor. (Sulak alanda yaşayan kuş türleri için bkz. Gökova İç Körfezinde Flora Fauna, sayfa 12-18). Bu dostlarımız ya kendilerine başka yer bakacaklar, ya da yok olup gidecekler. Yok olacak floradan ise hiç söz etmedik (Flora için bkz. Gökova İç Körfezinde Flora Fauna, sayfa 29-31).

Ovanın kumul olan kıyı kesiminin akibetini ise ayrı irdelemek gerekiyor. Halihazırda mutlak koruma alanı olan bu bölgenin koruma statüsü, “nitelikli koruma alanı” statüsüne indiriliyor ancak tarımsal sit kapsamı dışında bırakılıyor. Burada  ne olduğu tanımlanmamış “bungalov” tarzı yapıların yapılması öngörüldüğü için kumul eko-sistemi yok edecek bir sürecin başlayacağını tahmin etmek zor değil.

Tarımsal sit kararını ilk bakışta tarım alanlarını koruma altına aldığı için çok olumlu bir adım olarak değerlendirebilecek iken, başka yönden bakıldığında bunun ne kadar sakıncalı sonuçlar doğurabileceği ortaya çıkıyor.  Ovalara sulak alan veya eko-sistem olarak bir değer verilmediğini, toptancı bir yaklaşımla yalnızca "toprak" olarak değer biçilip tarımsal alan sınıfında toplandığını görüyoruz. Bu karar Bakanlar Kurulu'ndan çıktığı için her iki Bakanlığın, hatta hükümetin ortak kararı olduğunu da söyleyebiliriz. Yani, koruma dışına itilen sulak alanlar, eko-sistemler bundan böyle "tarım arazisi"  olarak değerlendirilecek. Bu düzenlemelerin "ekolojik" değil yalnızca "ekonomik" bir bakış açısı ile yapıldığını anlıyoruz. 

Her iki Bakanlığın da “koruma” saiki ile hareket ettiklerini söyleyeceklerinden eminiz. Ancak önemli bir hataya düşüyorlar ve sivil toplum kesimleri olarak uyarmak bizim görevimiz.  Hiç bıkmadan tekrarlayacağız; halkı, sahada yıllardır çalışan sivil toplum örgütlerini, bilim insanlarını bir kenara bırakarak henüz doğmamış nesiller de dahil herkesin yaşamını ilgilendiren kararları onları dışlayarak almak ne doğrudur, ne de evrensel demokrasi ilkeleri ile bağdaşır. Eko-sistemlerin korunmasında en önemli eksiklik, yönetim planlarının yapılmamış olmasıdır. Üstelik bunun Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın da tespiti olduğunu biliyoruz. Gökova Projesi'nde Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi için bir Bütünleşik Yönetim Planı oluşturma hedefi vardı. Umuyoruz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, şimdi ismi değiştirilerek Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü'ne dönüşen, o zamanki adıyla ÖÇKK'nın bu tespitlerini reddetmiyordur. Her iki Bakanlığın yetkililerini de gözden kaçırdıklarını düşündüğüm, yazının altında bağlantılarını bulabilecekleri  Gökova Bölgesinde yapılmış bilimsel çalışmaları özellikle (yeniden) incelemelerini öneriyorum.

Evet, yönetim planlarını yapalım. Ama nasıl? Yasaların, yönetmeliklerin hazırlandığı gibi halkı dışlayan süreçlerde yapılacaksa değişen birşey olmayacaktır. Gelin artık değişik birşey yapalım; yerel halkı dışlamadan, katılımcı, evrensel demokrasi ilkeleri ile hareket edelim. İlgili Bakanlıklar, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve halk birlikte karar verelim. Doğanın parçası olduğumuzu unutmadan, gelecek kuşaklara korunmuş bir doğa bırakabilmek için bunu yapmak zorundayız.  Zira ortak aklın ürünü olmayan kararların yol açtığı hataların sonuçları çok ağır oluyor. Varoluşumuzun temel dayanağı doğayı geri dönüşü olmayan bir şekilde kaybediyoruz.

Serdar Denktaş

Kaynakça:
Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı)
Gökova İç Körfezinde Flora ve Fauna (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Gökova İç Körfezi Sosyo-Ekonomik Çalışması (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Gökova İç Körfezinde Tarımsal ve Evsel Kaynaklı Kirlilik (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Gökova Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetimi Eylem Planı (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Gökova ÖÇKB Kıyı ve Deniz Alanlarının Biyolojik Çeşitliliğinin Tespiti (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı)

Gökova'daki biyotoplarını ve Tarımsal Sit Alanı'nın sınırlarını  gösteren haritaları aşağıda bulabilirsiniz.
Muğla Bölgesi ile ilgili daha fazla kaynak için Muğla Çevre Platformu'nun E-Kitaplık sayfasını ziyaret edebilirsiniz.




27 Ocak 2017 Cuma

Doğal Sit Alanlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, üç yıldır yürüttüğü “Doğal Sit Alanlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi” nin sonuçlarını açıklamış. Açıklamış demek pek doğru değil aslında, bu çalışmanın sonucunda hazırladığı, doğal sit alanlarının derecesini düşürerek/kaldırarak korumasını zayıflattığı bir planı, onaylanmadan önce görüş almak üzere Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne göndermiş. Muğla halkı, kendi geleceğini ilgilendiren bu plan değişikliği taslağını ancak Büyükşehir Belediyesi kendi değerlendirmesini web sitesinde yayınladığında öğrenebildi.

Gazetelerden okuduklarımız doğru ise, onüç bilim insanı bu proje için üç yıl boyunca sahada çalışmışlar. Ancak ne halkın, ne sivil toplum örgütlerinin, ne yerel yönetimlerin, ne bilim çevrelerinin ne de kurdun kuşun bundan haberi olmuştu. Şimdi de aynı gizlilik içinde, bu “bilimsel” çalışmaya dayanarak hazırlanan bir plan değişikliği yasalaştırılmak isteniyor. Peki neden bu gizlilik, adeta yangından mal kaçırma telaşı? Madem ortada bilimsel bir çalışma var, çalışmayı yapan bilim insanları, projenin sahipleri göğüslerini gere gere kamuoyunun, bilim çevrelerinin görüşüne açmazlar, herkesle paylaşmazlar, kamuoyunda tartışılmasına izin vermezler?  Yapılan iş özenle kamuoyundan gizlenince insan ister istemez çalışmanın yeterli bilimsel olgunlukta olmadığını, mahcubiyetin de bundan kaynaklı olduğunu düşünüyor.

Bakanlığın sit tanımlarını/derecelerini değiştirme planı ortaya çıkınca, Muğla genelinde halk ve sivil toplum örgütleri bir araya gelerek Muğla Çevre Platformu’nu kurdular. Bilgilerini, deneyimlerini, güçlerini birleştirerek olanı biteni anlamaya çalışıyorlar. Oluşturulan çalışma grupları, her bölge ile ilgili hazırlanan planlar üzerinde yaptıkları çalışmaların sonuçlarını 8 Ocak’ta Marmaris’te gerçekleştirilen toplantıda kamuoyu ile paylaştılar. Görünen o ki; bu tasarı ile önemli bir bölümü Özel Çevre Koruma Bölgesi olan doğa koruma alanları, sit derecelerinde yapılan ayarlamalarla büyük oranda koruma dışına çıkarılıyor. Diğer bir deyişle, bu taslak kesinleşirse hassas koruma alanlarında yapılaşmanın önü açılarak biyo-çeşitliliğe, kıyılara, ormanlara, zeytinciliğe, sulak alanlara, arıcılığa, tarıma, doğa turizmine, mavi yolculuğa büyük bir darbe vuracak bir süreç başlayacak.
Lutra lutra - Su samuru

Çalışmanın şeffaf olmaması yanında açıklanması gereken bir durum daha var.  Bugün neler olduğunu henüz öğrenemediğimiz “bilimsel” gerekçelerle korumaktan vaz geçilen Özel Çevre Koruma Bölgeleri (1. Derece Doğal Sit Alanları) yıllar önce belirlenirken de bilimsel çalışmalar yapılmıştı. Örneğin biyo-çeşitlilik envanterleri çıkarılmış, endemik türler belirlenmiş, tehlike altındaki türler için kırmızı listeler hazırlanmıştı. Doğal Sit Alanı ilan etmekle de yetinilmemiş, doğanın daha iyi korunabilmesi için yönetim planları oluşturmayı amaçlayan birçok başka bilimsel çalışma daha yapılmıştı. Üstelik bütün bu çalışmalar, o zamanki adıyla Özel Çevre Koruma Kurumu’nun (şimdiki Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü) bilgisi dahilinde, hatta ortaklığı ile ya da bizzat kendisi tarafından yürütülmüştü. Birçok projede Muğla Valiliği, kaymakamlıklar, muhtarlıklar, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum örgütleri projelerin ortağı olmuştu. Yeri gelmişken; MUÇEP, bölge genelinde yapılan bu çalışmaları bir araya getirerek kamuoyu ile paylaşmak üzere bir arşiv oluşturmaya başladı. Merak edenler ve katkıda bulunmak isteyenler için adres:  http://muglacep.blogspot.com.tr/p/mucep-kitaplik.html

Campanulaceae – Çançiçegiller
Şimdi ne oldu da, daha önce yapılmış bütün o bilimsel çalışmalar yok sayılıyor? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, altında kendisine bağlı kurumların imzasının bulunduğu tüm bu çalışmaları bir kenara itiyor? Sivil toplum örgütlerinin, bilim insanlarının yıllardır onca emek, umut ve sevgi katarak gerçekleştirdikleri o projeleri değersizleştiriyor. Üç yılda tamamlandığı  belirtilen Ekolojik Temelli Bilimsel Proje’de, önceki bilimsel çalışmalarla çelişen, ya da koruma statülerinin düşürülmesine dayanak oluşturan hangi olumlu gelişmelerin bulgularına ulaşıldı? Bu bilimsel gerekçelerin açıklanmasını merakla bekliyoruz, elbette halkın anlayabileceği bir dille...

Serdar Denktaş

9 Ocak 2017 Pazartesi

MUÇEP Doğal Sit Alanları için Marmaris'te toplandı


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan, Doğal Sit Alanlarının tanımlarının değiştirilerek koruma derecelerinin zayıflatılması, Doğa Koruma Alanlarının yapılaşmaya açılması tehditini getiriyor.  Bakanlığın bu girişimine karşı 4 Aralık’da Akyaka’da, Muğla’nın çeşitli beldelerinden doğaya ve yaşam alanlarına  duyarlı vatandaş ve sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile Muğla Çevre Platformu kurulmasına karar verilmişti.

8 Ocak 2017'de Marmaris'te 120 kişinin katılımı ile ikinci toplantısını gerçekleştiren oluşum, yaptığı basın açıklaması ile Muğla Çevre Platformu'nun kuruluşunu ilan etti. Bakanlığın hazırladığı projenin gerçekleşmesine karşı platform çatısı altında sonuna kadar mücadele edilmesi kararlılığı bir kez daha vurgulandı.

Toplantıda, Muğla, Marmaris, Fethiye, Bodrum, Milas, Ören, Akyaka, Gökova, Datça, Köyceğiz'de oluşturulan çalışma grupları Bakanlığın hazırladığı paftalar üzerinde yaptıkları çalışmaları sundular. Bakanlığın hazırladığı planların Muğla Bölgesinde Doğal Sit Alanlarını yapılaşmaya açacağına, kıyıların, sulak alanların, zeytinliklerin, ormanların ve su havzalarının büyük oranda yok olmasına yol açacağına dikkat çekildi. Bakanlığın bu projesinin bölgede daha önce yapılmış birçok bilimsel çalışma ile de bağdaşmadığı ifade edildi. Bu planların gerçekleşmesi halinde tarım, hayvancılık, zeytinlik, arıcılık, mavi yolculuk ve eko-turizm başta olmak üzere birçok alanda geri dönüşü olmayan tahribatlara yol açacağı ve Muğla Bölgesinde gelecek kuşaklara devredecek doğa mirası kalmayacağına vurgu yapıldı.   

Platformun bir sonraki toplantının 5 Şubat'ta Milas'ta yapılması kararlaştırıldı. Okunan basın bildirisi aşağıdadır.


MUĞLA ÇEVRE PLATFORMU KURULDU
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın;  Doğal Sit Alanlarının derecelerinin, koruma düzeylerinin ve kapsadıkları alanların yeniden düzenlenmesi amacıyla başlattığı   “Doğal Sit Alanlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi” nin Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne görüş almak amacı ile gönderilmesi sonucu,  Muğla Bölgesi’nde yaşayan vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından “yaşamsal önem” taşıması nedeni ile sahiplenilmiştir.
Bu amaçla, 4 Aralık 2016’da 75 kişinin katılımı ile “Muğla Çevre Platformu” kurulması kararı alınmıştır.  Bakanlığın çalışmasında kamuoyunun, sivil toplum örgütlerinin bilgilendirilmediği, plan değişikliklerinin bilimsel gerekçelerinin paylaşılmadığı; halkın ve sivil toplum örgütlerinin dışlanarak, bazı doğal koruma alanlarının gerek sit derecelerinin düşürülerek, gerek koruma statülerinin tamamen kaldırılarak yapılaşmaya açılmasının önünün açılmasının kabul edilemeyeceği konusunda fikir birliğine varıldı.  Katılımcılar, kabul edilemez buldukları bu planın gerçekleşmesine ve bölgedeki her türlü ekolojik tahribatlara karşı birlikte mücadele etmek üzere Muğla Çevre Platformu’nu (MUÇEP) kurmaya karar verdiler.
Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan ve “Madde 80” olarak anılan karar ve ardından 6 Aralık 2016’da resmi gazetede yayınlanan yönetmelikle,  büyük sermaye guruplarına “kamu yararı” adıyla yeni rant alanları yaratmak için değişiklikler yapıldığı endişeden öte, bu yönetmeliklerle yerellerdeki belediye ve ilgili kurumların yetkilerinin elinden alınması ile gerçek bir tespite dönüşmüştür.
Bütün bu gelişmelere rağmen, 4 Aralık 2016’da Muğla Çevre Platformu kurulması kararını alan Muğlalılar, kendi bölgelerinde konu ile ilgili sivil toplum kuruluşları, uzmanlar, vatandaşlarla bir araya gelerek, planlar üzerinde çalışmışlar, koruma statüleri değiştirilerek yapılaşmaya açılması planlanan alanlarda meydana gelecek ekolojik yıkımın vahametini belirlemişler ve sadece “hayır” demekle kalmamışlar, alternatiflerini ve gerekçelerini içeren raporlar hazırlamışlardır.
Yine bu süreç içinde, bilgi edinme haklarını kullanarak “Bimer”e başvurmuşlar, bu doğal sit alanları değişikliklerinin hangi bilimsel gerekçelerle yapıldığına dair bilgi istemişlerdir. Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürü’nün basına yaptığı “sivil toplum örgütleri ile paylaşıyoruz” açıklamasına rağmen, Bimer’den gelen cevapta “çalışmalar devam etmekte olup söz konusu proje sonuçlanmadan herhangi bir bilgi verilememektedir” denilmiştir.


SÖZÜN BİTTİĞİ NOKTA DEMEK İSTEMİYORUZ
Tüm bu gelişmelerin ardından, kuruluş aşamasında olan platformumuzu daha da geniş katılımla, 8 Ocak 2017’de Marmaris’te deklere ederek, kurmuş bulunuyoruz. Yaptığımız toplantıda, Muğla’nın ilçelerinden katılan tüm yapılar proje üzerinde, haritalar, paftalar bazında tek tek çalışmalarını aktarmışlardır. Çalışmalar bu kadarla da sınırlı kalmayacak, kurulmuş olan bilim komisyonu incelemelerine devam edecektir. Platform nihai olarak,  bu raporları kamuoyu ve ilgili mercilerle paylaşacaktır.
Amacımız geri dönüşü mümkün olmayan doğa tahribatlarına engel olmaktır. Bunu da ancak yetkili kurumlarla;  yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve yerel halkla beraber karar vererek gerçekleştirebiliriz.  Ülkemizin sürdürülebilir ekonomik, turistik,  enerji ve kültürel gelişimi;  doğa tahrip edilmeden, korunarak ve yerel halkın çıkarları da gözetilerek mümkündür. Çatışarak, yereli ve birbirimizi yok sayarak, diyalog yollarını yok sayarak gelişmeye değil “yok etmeye” yol açarız. Doğayı yok etmek, sadece insanları değil tüm canlıları yok etmektir. Yani, geleceğimizi yok etmektir.
Muğla Çevre Platformu olarak bizler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı, bölgemizde geri dönüşü olmayacak bir ekolojik yıkıma yol açacak bu projeyi düzeltmeye , küresel ısınma nedeni ile gelecek kuşakların en çok etkileneceği kuşaklardan birinde bulunan bölgemizde doğanın ve su havzalarının daha iyi korunmasını sağlayacak şekilde yerel halkın, yerel yönetimlerin ve yerel sivil toplum örgütlerinin katılımı ile birlikte yapmaya davet ediyoruz. Saygılarımızla.
MUĞLA ÇEVRE PLATFORMU BİLEŞENLERİ:

MARMARİS KENT KONSEYİ
BODRUM KENT KONSEYİ
MİLAS KENT KONSEYİ
ÇEVRE VE ARI KORUMA DERNEĞİ
MUĞLA İLİ ARI YETİŞTİRİCİLERİ BİRLİĞİ
DALYAN ÇEVRE VE TURİZM DERNEĞİ
İZTUZUNU KUMSALINI KURTARMA PLATFORMU
DATÇA YEREL TOHUM
KAYAKÖY SAVUNMASI
FETDER
KARAOT SAVUNMASI
DATÇA ÇEVRE VE TURİZM DERNEĞİ
BODRUM ÇEVRE PLATFORMU
DİSK EMEKLİ-SEN DATÇA TEMSİLCİLİĞİ
BALIKAŞIRAN GRUBU
DATÇA KADIN GİRİŞİMİ
YEREL TOHUM DERNEĞİ DATÇA ŞUBESİ
NAVİGA DERGİSİ – MERİÇ KÖYATASI ( MAVİ TUR)
BODRUM DENİZCİLER DERNEĞİ
YARIMADA ÇEVRE KÜLTÜR DERNEĞİ
MUĞLA TABİPLER ODASI
MUĞLA HAZİRAN HAREKETİ
KIYILAR HERKESİN İŞGALE SON PLATFORMU
AKDENİZ YEŞİLLERİ DERNEĞİ
ZİRVE DAĞCILIK MUĞLA ŞUBESİ
GÖKOVA EKOLOJİK YAŞAM DERNEĞİ
AKYAKA GÖKOVA KADIN DAYANIŞMASI
GÖKOVA-AKYAKA’YI SEVENLER DERNEĞİ

İletişim:
mugla-cevre-platformu@gmail.com

30 Aralık 2016 Cuma

Panel Duyurusu : Doğal Mirasımız Doğal Sit Alanları Muğla

DOĞAL MİRASIMIZ
DOĞAL SİT ALANLARI

Anadolu coğrafyası binlerce yıllık insanlık ve uygarlık tarihini kapsayan zengin kültürel mirasın yanı sıra, çok çeşitlilik sunan eşsiz doğal mirasa sahiptir. Kıyılar, jeolojik, jeomorfolojik, biyolojik oluşumlar, habitatlar ve doğal güzellikler evrensel ölçekte ender bulunan doğal değerlerimizdir.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu 2011 yılında 644 Sayılı KHK ile değiştirilmiş, koruma kurumu iki ayrı bakanlık yetkisine bölünmüş, koruma alanı iki parçalı bir yapıya dönüştürülmüş, Kültür Varlıkları Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkisinde kalmış, Doğal Sit Alanları Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devredilmiştir.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları da ayrıştırılarak, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları, Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonları olarak yapılandırılmıştır. 2012 yılında Korunan Alanların Tespit Tescil ve Onayına ilişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik yayınlanmıştır. Doğal Sit Alanlarına dair koruma mevzuatı ve önceki yıllarda alınmış koruma kararları bu parçalı yapıya göre yeniden parça parça düzenlenmeye başlanmıştır.

Kanun değişikliğinin hemen ardından Tabiat Varlıkları ile ilgili ülke düzeyinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Merkez Komisyonunca, doğal sit alanlarına yönelik olarak nitelik ve sınırlarına ilişkin yeniden bir irdeleme çalışması başlatılmış “Doğal Sit Alanı” kavramı değiştirilmiştir. I. II. ve III. Derece Doğal Sit Alanı tanımları yerine; Kesin korunacak hassas alanlar, Nitelikli doğal koruma alanları ve Sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı” tanımları getirilerek Doğal Sit alanlarında bir anlamda kullanıma-yapılaşmaya yol açabilecek düzenlemelere olanak sağlanmaktadır.

İrdeleme çalışmaları sonunda; özellikle kıyılarda ve Bodrum, Datça, Çeşme Karaburun yarımadalarında, koruma kararı bulunan ve sınırları belli olan binlerce hektar evrensel değerdeki Doğal Sit alanı, sınırlarının daraltılması ve statülerinin değiştirilmesi sonunda özelliklerini kaybetme riski ve yok olma süreci ile karşı karşıya kalabilecektir.

Bu bağlamda uygulanmakta olan doğal alan koruma politikalarını ve kararlarını tartışmak, sorgulamak, kamuoyunun dikkatini bu alanlara çekmek, uyarmak ve farkındalık yaratmak, koruma bilincinin gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla, Muğla’da DOĞAL MİRASIMIZ-DOĞAL SİT ALANLARI PANEL- FORUM’u düzenlenmektedir.

Panelde; koruma kültürü ve bilinci, doğal koruma alanlarına dair ulusal ve uluslararası yasal, yönetsel çerçeveler, doğal sit alanları ve planlama bütünselliği, peyzaj değerleri olarak doğal sit varlığımız gibi temalar çerçevesinde, Muğla kıyı ve koylarına, doğal miras alanlarına odaklanan tehdit ve gelişmelerin, bilim insanları, yerel politik aktörler, ilgili uzmanlar ve yurttaşların katılımı ile tartışılması programlanmıştır.

TMMOB MİMARLAR ODASI