Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, üç yıldır yürüttüğü “Doğal
Sit Alanlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi” nin sonuçlarını açıklamış.
Açıklamış demek pek doğru değil aslında, bu çalışmanın sonucunda hazırladığı, doğal
sit alanlarının derecesini düşürerek/kaldırarak korumasını zayıflattığı bir
planı, onaylanmadan önce görüş almak üzere Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne
göndermiş. Muğla halkı, kendi geleceğini ilgilendiren bu plan değişikliği taslağını ancak Büyükşehir Belediyesi kendi değerlendirmesini web sitesinde
yayınladığında öğrenebildi.
Gazetelerden okuduklarımız doğru ise, onüç bilim insanı bu
proje için üç yıl boyunca sahada çalışmışlar. Ancak ne halkın, ne sivil toplum
örgütlerinin, ne yerel yönetimlerin, ne bilim çevrelerinin ne de kurdun kuşun bundan
haberi olmuştu. Şimdi de aynı gizlilik içinde, bu “bilimsel” çalışmaya
dayanarak hazırlanan bir plan değişikliği yasalaştırılmak isteniyor. Peki neden
bu gizlilik, adeta yangından mal kaçırma telaşı? Madem ortada bilimsel bir
çalışma var, çalışmayı yapan bilim insanları, projenin sahipleri göğüslerini
gere gere kamuoyunun, bilim çevrelerinin görüşüne açmazlar, herkesle
paylaşmazlar, kamuoyunda tartışılmasına izin vermezler? Yapılan iş özenle kamuoyundan gizlenince
insan ister istemez çalışmanın yeterli bilimsel olgunlukta olmadığını, mahcubiyetin
de bundan kaynaklı olduğunu düşünüyor.
Bakanlığın sit tanımlarını/derecelerini değiştirme planı ortaya çıkınca, Muğla genelinde halk ve sivil
toplum örgütleri bir araya gelerek Muğla Çevre Platformu’nu kurdular. Bilgilerini,
deneyimlerini, güçlerini birleştirerek olanı biteni anlamaya çalışıyorlar. Oluşturulan
çalışma grupları, her bölge ile ilgili hazırlanan planlar üzerinde yaptıkları çalışmaların
sonuçlarını 8 Ocak’ta Marmaris’te gerçekleştirilen toplantıda kamuoyu ile
paylaştılar. Görünen o ki; bu tasarı ile önemli bir bölümü Özel Çevre Koruma
Bölgesi olan doğa koruma alanları, sit derecelerinde yapılan ayarlamalarla
büyük oranda koruma dışına çıkarılıyor. Diğer bir deyişle, bu taslak
kesinleşirse hassas koruma alanlarında yapılaşmanın önü açılarak
biyo-çeşitliliğe, kıyılara, ormanlara, zeytinciliğe, sulak alanlara, arıcılığa,
tarıma, doğa turizmine, mavi yolculuğa büyük bir darbe vuracak bir süreç
başlayacak.
Lutra lutra - Su samuru |
Çalışmanın şeffaf olmaması yanında açıklanması gereken bir durum
daha var. Bugün neler olduğunu henüz
öğrenemediğimiz “bilimsel” gerekçelerle korumaktan vaz geçilen Özel Çevre
Koruma Bölgeleri (1. Derece Doğal Sit Alanları) yıllar önce belirlenirken de
bilimsel çalışmalar yapılmıştı. Örneğin biyo-çeşitlilik envanterleri çıkarılmış, endemik türler belirlenmiş, tehlike altındaki türler için kırmızı listeler hazırlanmıştı. Doğal Sit Alanı ilan
etmekle de yetinilmemiş, doğanın daha iyi korunabilmesi için yönetim planları
oluşturmayı amaçlayan birçok başka bilimsel çalışma daha yapılmıştı. Üstelik
bütün bu çalışmalar, o zamanki adıyla Özel Çevre Koruma Kurumu’nun (şimdiki Tabiat
Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü) bilgisi dahilinde, hatta ortaklığı ile ya
da bizzat kendisi tarafından yürütülmüştü. Birçok projede Muğla Valiliği,
kaymakamlıklar, muhtarlıklar, yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum
örgütleri projelerin ortağı olmuştu. Yeri gelmişken; MUÇEP, bölge genelinde yapılan bu çalışmaları bir araya getirerek kamuoyu ile paylaşmak üzere bir arşiv oluşturmaya başladı. Merak edenler ve katkıda bulunmak isteyenler için adres: http://muglacep.blogspot.com.tr/p/mucep-kitaplik.html
Campanulaceae – Çançiçegiller |
Serdar Denktaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder